Acaba biraz Dünya'ya mı baksak?
Bu postun başına koyduğum resmin özel bir anlamı var, tesadüfen seçilmiş birşey değil. İlk bakışta güzel birşeymiş gibi duruyor, değil mi? Ama dikkatle bakınca görüyorsunuz ki, aslında bir varlık dışında herşey ölü. Ve o tek canlı varlık da buradaki herşeyi yemeye hazırlanıyor. Hatta yemeye başlamış bile.
Birkaç tane grafik göstereceğim size:
Bunlar G-20 ülkelerinden bazılarının iç / dış borçluluk miktarları, borçlarının GSYH'larına olan nominal ve düz oranları, ve bir de bu ülkelerde yaşayan insanların her birinin hissesine düşen kişi başına dış borç. Eğer bu verileri doğrulamak isterseniz, hemen kaynakçaları da vereyim:
Şunu da ilave edeyim: Bu rakamlar en yakın olarak 2019 yılının sonuna gidiyor ve bunların bazıları sadece devlet borçlarını gösteriyor. Ve bu zaman için söylenen dünya borcu 69 Trilyon Dolar. (Biraz altta bunu görebileceğiniz bir link var.)
2020 yılının ilk çeyreğinde ise (dikkat! Batı ülkeleri açısından bu dönemin önemli bir bölümü, hatta neredeyse tamamına yakını, covid krizi öncesidir - aman yanılmayın!) küresel toplam borç şu şekilde: 258 Trilyon Dolar! Bu ise küresel GSH'ya oranlandığında %331 ediyor!
Yani, anladığım, çözebildiğim kadarıyla yukarıdaki rakamlar aslında gayet iyimser - esas olay onlardan kat be kat feci:
Not: Kasım 2019'da yapılmış bu grafik'te bahsedilen rakam henüz sadece 69 Trilyon Dolar. Fakat ülkeler arasındaki borç dağılımını gösterdiği için gene de buraya koydum. Hoş, arada herhalde o da değişmiştir de elimdeki malzeme maalesef bu, daha güncelini bulamadım.
Ben elbette ekonomist değilim. Ve belki de burada gördüğüm bu tablo normaldir. Bir izahı vardır. Korkacak birşey yoktur. Fakat bir sade vatandaş gözüyle benim gördüğüm şu: Ne kadar zenginseniz o kadar müflissiniz. Zengin olduğunuz için onyıllar boyunca çok kolay borçlanabilmişsiniz, har vurup harman savurmuşsunuz. Ve sonunda da batmışsınız: Ürettiğiniz malların ve hizmetlerin yıllık piyasa değeriyle borcunuz ya başa baş geliyor, ya borcunuz yıllık piyasa değerinize çok yakın, ve hatta bazı hallerde de bir hayli üstünde. Ben buna batmak derim. Belki başka bir tanımı vardır, ama benim için batmak tam da bu. Ürettiğiniz yıllık maddi değer borcunuzu karşılamayacak hale gelmiş. Tabii diyebilirsiniz ki, canım o borçlarının tamamı, sen yıllık faiz ödemelerine bak. Ya da, canım para basarlar, hatta basmaya ne hacet bilgisayarda bir iki sıfır ilave ederler, öderler ("modern para teorisi" tam da bunu öneriyor, bu arada).
Fakat, bence biz geçelim yıllık faiz ödemelerini, para basmaları falanları - gelin esas borçta kalalım. Yukarıdaki rakamları gördünüz. Bunlar çok ama çok büyük. Dolayısıyla bana öyle geliyor ki yumurta gelmiş kapıya dayanmış. Birileri paralarını geri istemekte. Bu borçların geri ödenebileceğinden kuşkulanıyorlar artık. Haciz memurları çökecekler, elleri kulaklarında.
Ve bence sizler bu borçları halklarınıza ödeteceksiniz. Daha doğrusu bütün dünya halklarına ödeteceksiniz.
Neden mi böyle düşünüyorum? Gelin bir de buraya bakın (çift dillidir - İngilizce ve Türkçe):
Birkaç istisna dısında bu linkte gösterdiğim biyo-güvenlik bahaneli polis ve sürveyans düzenleri çoğunlukla zengin ülkelerde kuruluyor.
Economist dergisinin tuttuğu Küresel Borç haritası. Bu haritada bir ülkenin rengi eğer tam kırmızıysa, garip bir tesadüfle benim yukarıda linklediğim sayfada gösterdiğim biyo-güvenlik devleti kurma faaliyeti de aynı kırmızı alarmı veriyor. Avustralya (özellikle), ABD, Kanada (özellikle), İngiltere (özellikle), AT ülkelerinin pek çoğu, Hindistan, Çin, Brezilya. İstisnalar var mı? Benim görebildiğim tek bir tane var, o da Japonya. Ve bu da çok garip çünkü en borçlu ülkelerden biri de o. Zahir halklarının terbiyesine, itaatkarlığına mı güveniyorlar?
Linklediğim o sayfada gösterdiğim olgunun daha önceden (bizim memleket en başta olmak üzere) aşina olduğumuz güvenlik devleti faaliyetlerinden ciddi bir farkı var: Tarihsel olarak devlet baskısı ve zulmü odaklıdır, belli bir hedef kitlesi vardır. Devlet karşıtlarını yok eder. Oysa, şu an görmekte olduğumuz bu değil. Devletler halklarını topyekun hedef almış vaziyette. Ayrıca sadece devletlerden mi bahs ediyoruz sanki? Devletlerden bile güçlü olan dev şirketler, bankalar, finans kurumları, monopoller, ticari ve sınai oluşumlar. Esas onlar... Herkesi büyük bir gözaltında tutmanın yollarını arıyorlar - bile diyemeyeceğim çünkü çoktan bulmuşlar. (Not: O sayfadaki "tanıklık" videolarının sayısını 25le kısıtlı tutuyorum. Hard diskimde biriken ise 300'ü geçti - ve bunların tamamı son 1, 2 ay içerisinde karşıma çıktı.)
Topladığım videoların arasında neler var: Kanalizasyon sürveyansı - gerçekten! (Not: o video İngilizce. Bir bilim kadını çıkmış büyük bir iftaharla atık sürveyansını anlatıyor. Bilim kurgu mu? Hayır. An itibarı ile İngiltere'de Exeter kentinde pilot bölge olarak uygulamada.) Kanada'da toplama kampı inşaatı için devlet ihaleye mi çıkmıyor? (Pardon, o video da maalesef İngilizce, Ontario parlamentosunda bir millet vekili devlet sitesinde yayınlanmış bir ihale duyurusuna istinaden can hıraş soru soruyor - ve cevap alamıyor.) Ve sonra tabii sayısız polis şiddeti videosu. Onlar için İngilize bilmeye falana gerek yok tabii. Olay ortada, gördüğünüz neyse o. Plajda maske takmadığı için tutuklanan hamile kadınlar mı istersiniz? Ayin yaptı diye tutuklanan papazlar mı? Kocasının cenaze töreninde yalnız oturmaya mahkum edilmiş yaşlı hanımlar mı istersiniz? Pazar yeri baskınları mı? Oğlunun spor müsabakasını seyrederken kelepçelenip yaka paça götürülen ev hanımları mı?
Neden? Bütün bu olup bitenin yukarıda gösterdiğim borçla bir ilgisi olabilir mi? Yani, yarın öbürgün çıkabilecek ekonomi gerekçeli dev ayaklanmaları bastırmanın bir ön provasını mı seyrediyoruz şu an? Henüz sadece esas olaya bir hazırlık mı söz konusu burada?
Çünkü bütün bu vahşetin gerekçesi olarak sunulan "pandemi"yle bir ilgisi olamayacağını bu devletlerin kendi verileri, hem de üstelik apaçık, söylüyor:
Gidin bakın, kendi gözlerinizle görün. Yarın ne olur bilemem - belki büyük bir küresel sağlık tehdidi olabilir. Hatta açıkçası olmasını bekliyorum. Ama şu an için var mı? Sayılara bakın, belgeleri inceleyin, oraya koyduğum linklere gidip bu verilerin menşeilerini de teyid edin ve siz karar verin.
O zaman nedir olan? Ben şahsen bu 3 şeyi yan yana koyunca çok vahim bir şey görüyorum. Evet, bunlar ilk bakışta alakasızmış gibi duran şeyler olabilir, farkındayım. Bunları bitiştirerek çok abuk sabuk, tamamen mesnetsiz bir spekülasyonda bulunuyor olabilirim. Okuyan birileri varsa eğer, kimileri gülüyor bile olabilir şu anda. Fakat, gene de aklıma gelenleri, korktuğumu kayda geçirmek istedim. Büyük bir ekonomik çöküşten korkuyorum. Öyle kriz falan değil. Çöküş. Böyle bir çöküş sürecinde olabilecekler. Ve sonrasında da tabii daha şu an henüz hayal bile edemeyeceğimiz durumlar.
Hani polisiye romanlarda cinayeti çözmek için "parayı takip et" derler ya...
No comments: